Huzursuz Bacak Sendromu Serisi -1

Prof.Dr.Cengiz Akkaya

Huzursuz Bacak Sendromu (HBS) toplumda en sık görülen nörolojik hastalıklardan birisidir ve prevalansı çalışmadan çalışmaya değişmekle birlikte %2 ile %29 gibi geniş bir aralıkta değişmektedir. Her 25 kişiden birinde HBS görüldüğü ancak hayat kalitesini bozacak düzeyde şiddetli HBS’nin ise her 100 kişiden birinde görülebileceği ifade edilmektedir (Becker ve Novak, 2014). HBS ileri yaşta, ek hastalık varlığında, kadın cinsiyette, gebelikte, demir eksikliği anemisinde, kronik böbrek yetersizliğinde, diabette, hipertansiyonda ve Parkinson hastalığında daha sık görülmektedir.

HBS tanısı, Uluslararası Huzursuz Bacak Sendromu Çalışma Grubu tarafından tanımlanan ve karşılanması gereken 5 tanı kriteri neticesinde konur (Allen ve ark., 2014):

  1. Bacaklarda artan huzursuzluk, buna bağlı olarak bacakları ya da farklı vücut bölgelerini hareket ettirme ihtiyacı
  2. Belirtiler istirahat sırasında (yatar ya da otururken) belirir ya da kötüleşir
  3. Huzursuzluğa bağlı olarak uzuvların hareket ettirilmesi tam ya da kısmi bir rahatlamaya neden olur
  4. Belirtiler akşam ya da gece ortaya çıkar ya da daha da kötüleşir
  5. Belirtilerin başka primer nedenlerinin dışlanması gerekir (mialji, venöz staz, ayak ödemi, artritis, ayak krampları, pozisyona bağlı huzursuzluk, ayak sallama alışkanlığı)

HBS’si destekleyen diğer kriterler: HBS için pozitif aile hikayesi (Birinci derece akrabalar), dopaminerjik tedaviye cevap, uykuda ya da uykululuk durumda periodik uzuv hareketlerinin varlığı

HBS, ilk kez DSM-V’te tanımlanarak uyku-uyanıklık bozukluklarında sınıflandırılmıştır. Yukarıdaki 5 tanı kriterleri olduğu gibi kabul edilerek bazı ek isterler önerilmiştir; HBS belirtileri haftada en az 3 kez olmalı ve en az 3 ay sürmelidir, belirtiler belirgin strese ya da işlev kaybına neden olmalıdır, HBS bir ilaç ya da maddenin kötüye kullanımına bağlı olmamalıdır.

HBS tanısı, tanı kriterlerinden de anlaşılacağı üzere kişinin bildirimine dayalı olarak klinik muayene sırasında konulan ve tanı koyma sürecinde herhangi bir objektif değerlendirme aracından yararlanma imkanının bulunmadığı bir rahatsızlıktır.  Toplum çalışmalardan, oldukça sık görülen bir rahatsızlık olduğu anlaşılan HBS, muhtemelen klinisyenlerde bu rahatsızlık ile ilgili yeterli farkındalığın oluşmamasına bağlı olarak, tanısının konmasının %91 oranında atlandığı ifade edilen bir hastalıktır (Becker ve Novak, 2014). Hastaların HBS’ye bağlı şikayetlerini tarif etmekte yetersiz kalması da tanının konma ihtimalini düşürüyor olabilir ancak asıl sorunun hekimlerin HBS’ye bağlı belirtileri duymakta, anlamlandırmakta ve tedavi etmekte yeterli hassasiyeti göstermemelerinden kaynaklandığı kanaatindeyim. Çalışmalar, HBS’nin günlük psikiyatri pratiğinde de çok sık görülen ve o ölçüde de tanısı atlanan bir hastalık olduğuna işaret etmektedir.    

HBS klinisyenler tarafından ilk olarak psikiyatrik bir durum olarak kabul görmüş ve bir çeşit histeri formu olduğu düşünülmüştür. Ancak zamanla HBS’nin hareket bozuklukları grubuna dahil nörolojik bir rahatsızlık olduğu anlaşılmıştır. HBS’nin psikiyatrik bir tanımlama grubunda başlayan yolculuğu her ne kadarda nörolojik bir hastalık grubunda son bulmuş olsa da, HBS’nin psikiyatrik rahatsızlıklarla olan bağı kopmamıştır. Birçok psikiyatrik durumla muhtemelen ortak genetik, klinik ve çevresel etyopatogenezi paylaşan HBS’ye, %39 gibi yüksek bir oranda psikiyatrik rahatsızlıklar eşlik etmektedir (Kallweit ve ark., 2016). Dolayısıyla HBS, psikiyatri ve nöroloji bilimleri tarafından ortak olarak ele alınması gereken önemli bir rahatsızlık ve ciddi bir halk sağlığı sorunudur.

            HBS’ye eşlik eden komorbid psikiyatrik durumlar, klinik uygulamalarda 2 önemli temel soruna neden olmaktadır (Chopra ve ark., 2011; Page ve ark., 2008):

  1.    HBS tablosuna eklenen psikiyatrik hastalık, HBS tanısının konmasını güçleştirir çünkü büyük ölçüde hastanın öz bildirimine dayanılarak konulan HBS tanısı, hastanın sübjektif ifadeleri nedeniyle, HBS’yi taklit eden bazı durumların ayırımının yapılmasını güçleştirir. Aslında bu durum tıpta eşlik eden tüm hastalıklarda yaşanan bir sorundur. Komorbidite gösteren tüm hastalıklarda olduğu gibi HBS ve psikiyatrik durumların beraber görülmesi tanı ve tedavide güçlüklere neden olmakta ve aynı zamanda klinik tablo daha şiddetli bir hal almaktadır. Dolayısıyla HBS şiddeti arttıkça tabloya psikiyatrik ek bir rahatsızlığının eklenmiş olma ihtimalide artmaktadır.

2. Eşlik eden psikiyatrik hastalıkların tedavisi için kullanılan antidepresan ya da antipsikotikler, HBS belirtilerinin oluşmasına ya da ağırlaşmasına neden olarak HBS tedavisini güçleştirir.  

HBS’li hastalarda sıklıkla görülen ek psikiyatrik hastalıklar anksiyete, depresyon ve somatoform bozukluklardır (Winkelmann ve ark., 2005; Lee, 2008). HBS belirtileri genellikle gece ve istirahat sırasında ortaya çıktığı için uykuda bozulmaya yol açar. Bu durum HBS’li hastaların gündüzleri uykulu, düşük enerjili, irritabıl ve depresif/anksiyöz olmalarına neden olmaktadır. HBS’nin kişilerin bilişsel yetileri üzerine de olumsuz etkileri olduğu iddia edilmektedir. Dolayısıyla HBS hastaların yaşam kalitesini düşüren ve genel işlevselliğini bozan bir durum olarak öne çıkmaktadır. Ancak HBS yalnızca kişinin yaşam kalitesini düşürmekle kalmamakta aynı zamanda HBS rahatsızlığı olan bireylerin ölüm riskinin %39 oranında arttığı da bildirilmiştir (Li ve ark., 2013).

 

Prof.Dr.Cengiz Akkaya

KAYNAKLAR

Aigner M, Prause W, Freidl M ve ark. (2007). High prevalence of restless legs syndrome in somatoform pain disorder. Eur Arch Psychiatr Clin Neurosci, 257: 54-7.

Allen RP, Picchietti DL, Garcia-Borreguero D ve ark. (2014). International Restless Legs Syndrome Study Group. Restless legs syndrome/Willis-Ekbom disease diagnostic criteria: updated International Restless Legs Syndrome Study Group (IRLSSG) consensus criteria history, rationale, description, and significance. Sleep Med, 15(8): 860-873.

Becker PM, Novak M (2014). Diagnosis, comorbidities, and management of restless legs syndrome. Current Medical Research & Opinion, 1–20.

Becker PM, Sharon D (2014). Mood Disorders in Restless Legs Sendrome (Willis-Ekbom Disease). J Clin Psychiatry, 75(7): 679-694.

Benes H, Walters AS, Allen RP ve ark. (2007). Definition of Restless Legs Syndrome, How to Diagnose It, and How to Differentiate It from RLS Mimics Movement Disorders, 22 (Suppl. 18): S401–S408

Brown LK, Dedrick DL, Doggett JW ve ark. (2005). Antidepressant medication use and restless legs syndrome in patients presenting with insomnia. Sleep Med, 6: 443-50.

Chopra A, Pendergrass DS, Bostwick JM (2011). Mirtazapine-induced worsening of restless legs syndrome (RLS) and ropinirole-induced psychosis: challenges in management of depression in RLS. Psy chosomatics, 52: 92–94.

Kallweit U, Werth E, Seiz A ve ark. (2016). Psychiatric Comorbidities in Restless Legs Syndrome. Neuropsychiatry Clin Neurosci, 28: 239–242.

Lee HB, Hening WA, Allen RP ve ark. (2008). Restless legs syndrome is associated with DSM-IV major depressive disorder and panic disorder in the community. J Neuropsychiatry Clin Neurosci, 20: 101–105.

Leutgeb U, Martus P (2002). Regular intake of non-opioid analgesics is associated with an increased risk of restless legs syndrome in patients maintained on antidepressants. Eur J Med Res, 7: 368-78.

Li Y, Wang W, Winkelman JW ve ark. (2013). Prospective study of restless legs syndrome and mortality among men. Neurology, 81: 52-9.

Nader P, Coralie L, Baleydier B ve ark. (2007). Restless legs syndrome induced by citalopram: a psychiatric emergency? General Hospital Psychiatry, 29: 72– 74.

Page RL, Ruscin JM, Bainbridge JL ve ark. (2008). Restless legs syn drome induced by escitalopram: case report and review of the literature. Pharmacotherapy, 28: 271–280.

Rottach KG, Schaner BM, Kirch MH ve ark. (2008). Restless legs syndrome as side effect of second generation antidepressants. J Psychiatr Res, 43: 70-5.

Semiz M, Solmaz V, Aksoy D ve ark. (2016). Prevalence of Restless Legs Syndrome Among Psychiatric Patients Who are Under Antidepressant or Antipsychotic Monotherapy. Bulletin of Clinical Psychopharmacology, 26 (2): 161-8.

Viola-Saltzman M, Watson NF, Bogart A ve ark. (2010). High prevalence of restless legs syndrome among patients with fibromyalgia: a controlled cross-sectional study. J Clin Sleep Med, 6: 423-7.

Winkelmann J, Prager M, Lieb R ve ark. (2005). “Anxietas tibiarum”. De pression and anxiety disorders in patients with restless legs syn drome. J Neurol, 252: 67–71.

Yang C, White DP, Winkelman JW (2005). Antidepressants and periodic leg movements of sleep. Biol Psychiatr, 58: 510-14.