Prof. Dr. Selim Tümkaya
Şizofrenide en sık görülen yapısal görüntüleme bulgularından birisi gri ve beyaz madde hacminin azalmasıdır. Bu şekilde görüntüleme yöntemleri ile beyin ventrikülleri normalden daha büyük görülmektedir. Şizofreni hastalarında talamo-kortikal bağlantıların gri maddesinde ve prefrontal korteks de hacim kaybı belirtilmiştir. Bu hastalarda hücresel düzeyde dentritlerde ve sinaps sayısında azalmalar olduğu ve muhtemelen bu nedenlerle beyinde konnektivitede azalma olduğu rapor edilmiştir (Glantz ve Lewis, 2000).
Fonksiyonel beyin görüntüleme çalışmalarında ise en sık bildirilen bulgulardan bir tanesi frontal bölgede metabolik aktivitenin azalmış olduğudur. Bu bulgu daha çok negatif semptomlarla ilişkilendirilmektedir (Buchsbaum ve ark. 2007). Bazı başka çalışmalar pozitif semptomlar ile medial-temporal bölgedeki metabolik aktivite artışının ilişkili olduğunu düşündüren bulgulara ulaşmışlardır (Bogerts ve ark. 1997). Klasik dopaminerjik teori ile uyumlu olarak özellikle striatum bölgesinde dopaminerjik aktivitenin artmış olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Fakat şizofreni hastalarının yaklaşık yarısında bu bölgede dopaminerjik aktivitenin normal olduğunu da bilmek gereklidir (Dabiri ve ark. 2022). Whitehurst ve arkadaşları (2020) yapmış oldukları meta-analiz çalışmasında temporal, parietal, frontal bölgelerde ve hipokampususta N-metil D-aspartat (NMDA) seviyelerinde azalma tespit etmişlerdir. Negatif semptomlu şizofreni hastalarında beynin neredeyse tamamında düşük glikoz kullanımı görülürken, pozitif semptomlu hastalarında özellikle bazal ganglionlar ve beynin temporal bölgesinde glikoz kullanım artışı bildirilmiştir (Dabiri ve ark. 2022).
Pico-Perez ve arkadaşları (2022) yaptıkları bir meta-analiz çalışmalarında bilişsel aktivite sırasında dorsomedial prefrontal korteks, supplementler motor alan ve inferior frontal grus bölgelerinde azalmış aktivite olduğunu göstermişlerdir. Yapılan magneto-ensefalografi çalışmalarında delta ve teta bantlarında yavaşlamış beyin aktivitesi olduğu ve eğer yeterli norm değerler elde edilirse, bu yavaş dalgaların dağılımının şizofreniyi diğer psikiyatrik hastalıklardan ayırabileceği ileri sürülmüştür (Rockstroh ve ark. 2007). Chen ve arkadaşları (2019) şizofreni hastalarının sağlıklı kişilere göre süperior temporal sulkusta daha düşük işitme kodlaması aktivitesine sahip olduğunu göstermişlerdir. Bu durum şizofreni hastalarında sık görülen işitsel hallüsinasyonların gelişiminde önemli rol olabilir.
Literatüre genel olarak bakıldığında şizofreni hastalarında çok sayıda nörogörüntüleme çalışmasının yapıldığı görülmektedir. Buna rağmen genel olarak yapılan fonksiyonel görüntüleme çalışmalarda yaş, cinsiyet, eş tanılar, sigara ve madde kullanımı ve hastaların tedavileri gibi etkenlerin yeterince kontrol edilmediği görülmektedir. Bu durumlar özellikle şizofreni gibi heterojen bir hastalığın nörogörüntüleme bulguları araştırıldığında, belirgin zorluklara neden olmaktadır. Literatürde görülen birbiriyle çelişen bulguların nedenleri bu karıştırıcı etkenler olabilir. Tüm bu zorluklara rağmen nörogörüntüleme alanındaki yeni teknolojik gelişimler ileride şizofreninin daha iyi anlaşılması için umut olmaya devam etmektedir (Dabiri ve ark. 2022).