Duygusal körelme veya travma ile ilişkili depresyonun tedavisine yönelik umut verici veriler

Depresyon tedavisi, bireylerin tıbbi öyküsüne ve semptomlarına göre belirlenmelidir. 2021 Sanal EPA (Avrupa Psikiyatri Birliği) Sempozyumu kapsamındaki uydu toplantısının odak noktasını, antidepresanlara verdikleri yanıtın üzerinde önceleri çok az çalışılmış olan önemli ve hassas gruplar olarak duygusal tepkileri azalmış ve yaşamın erken dönemlerinde istismara uğramış hastalar oluşturmuştur.

Anhedoni, zevk öngörme ve zevk alma yeteneğinin azalması olarak tanımlanmakta iken, duygusal körelme ise, hem olumlu hem de olumsuz duygusal tepkilerin azalması olarak tanımlanmaktadır.1,2 Her iki bozukluk da yaygındır ve majör depresif bozukluk (MDB) hastaları söz konusu olduğunda ek yükler getirmektedir.

  • Franken ve ark., MDB hastalarının yaklaşık %75'inin anhedoniden muzdarip olduğunu tespit etmiştir.1
  • İngiltere Oxford Üniversitesinden Guy Goodwin ve ark. ise tedavi gören MDB hastalarının %46'sınına duygusal körelmeden muzdarip olduğunu tespit etmiştir.2
  • Yeni Zelanda'daki hastalarla yapılan bir ankette, hem SSRI (seçici serotonin gerialım inhibitörü) hem de SNRI (serotonin- norepinefrin geri alım inhibitörleri) olmak üzere bir dizi farklı antidepresan alanların yaklaşık %60'ının duygusal olarak uyuşmuş hissettikleri bildirilmiştir3
  • Duygusal körelmenin karar verme üzerindeki etkisi tedavi uyumunu azaltabilir ve böylelikle tedavinin etkinliğini tehlikeye atabilir.4 Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, hastaların %35'inin söz konusu nedenle tedaviyi bıraktığı tespit edilmiştir5
  • Merkezi dopaminerjik, mezolimbik ve mezokortikal ödül yolları anhedoni ile ilişkili iken2, duygusal uyuşmanın azalmış dopamin seviyeleri veya glutamaterjik aktivite ile ilişkili olduğu düşünülmektedir6

COMPLETE çalışmasında, çok modlu antidepresan kullanımının duygusal körleşmenin azalması ve işlevselliğin gelişmesi ile ilişkili olduğu bulunmuştur

 

Duygusal körelme ile ilişkili depresyonun tedavisine yönelik umut verici veriler

Bir dizi serotonin reseptörü alt tipi bağlamındaki aktivite modülasyonu ile serotonin taşıyıcısının inhibisyonu ve aşağı yönde dopamin üzerinde olumlu bir etki ile birleştiren bir antidepresanı içeren son COMPLETE çalışmasının sonuçları büyük ilgi görmüştür7,8

Çalışma, SSRI veya SNRI tedavisine yalnızca kısmi yanıt vermiş olan, tedavi sırasında duygusal körelme yaşayan ve tedavi ajanını değiştirmek isteyen hastaları içeriyordu.

İtalyan Siena Üniversitesinden Prof. Dr. Andrea Fagiolini 2021 Sanal Avrupa Psikiyatri Birliği Sempozyumunda multimodal antidepresanın Oxford Depresyon Anketi ile gösterdikleri üzere duygusal körelmeyi önemli ölçüde iyileştirdiğini bildirmiştir.9 Nitekim, sekiz haftalık tedavi sonrasında hastaların %50'si duygusal körelme hissinden tamamen kurtulduklarını belirtmiştir.

Duygusal körleşmedeki iyileşmeye, iş ve aile hayatı ve sosyal hayat dahil olmak üzere genel işlevsellikteki iyileşme, motivasyondaki ve zihinsel, sosyal ve fiziksel enerjideki artış eşlik etmiştir. 9 Halihazırda devam etmekte olan çalışmalarda multimodal antidepresanın anhedonisi olan hastalardaki rolü değerlendirilmektedir.

 

Travmaya bağlı MDB'nin tedavisinde de başarı şansı arttı

Multimodal antidepresan, çocukluk çağında veya yakın zamanda travma geçirdiği bildirilen MDB hastalarında semptomları ve işlevselliği iyileştirdi16

Çocukluk çağı travması, erken başlangıçlı MDB riskini arttırmasının yanı sıra tekrarlayan ve kronik seyirli MDB ile de ilişkili bulunmuştur.10

Çocukluk çağı travması öyküsü olan birçok yetişkinin, yaygın olarak kullanılan tedavilerden yararlanma olasılığı diğerlerine göre önemli ölçüde daha düşüktür.11

Depresyon için Optimize Edilmiş Tedaviyi Öngörmeye Yönelik Uluslararası Araştırma’da (iSPOT-D), 4-7 yaşlarındayken istismara uğramış olan MDB hastalarının SSRI veya SNRI tedavisine yanıt verme veya bu tedaviler sonucunda durumlarında düzelme yaşanması olasılığının istismara uğramamış kişilere göre 1,6 kat daha az olduğu bulunmuştur.11

24 haftalık süre içerisinde daha düşük nüks riski

Prof. Dr. Fagiolini, glutamat sinyalinde artış sağlanması da dahil olmak üzere nöral yollar üzerinde multimodal etkileri olan bir antidepresan kullanırken çocukluk çağında veya yakın zamanda travmayı geçirdiği bildirilen MDB'li hastalar üzerinde yapılan bir dizi çalışma ile ilgili detayları açıklamıştır.12-15

Kısa süreli çalışmaları içeren bir meta-analizde, multimodal antidepresanın hem çocukluk çağı travması olan hastalarda hem de yakın zamanda travma geçirmiş olan hastalarda anksiyete ve depresyon dahil olmak üzere kısa ve uzun vadeli semptomları önemli ölçüde iyileştirdiği gösterilmiştir.16

Uzun süreli bir çalışmada, multimodal antidepresanın kullanımının semptomlarda, genel işlevsellikte ve sağlıkla ilgili yaşam kalitesinde başlangıç değerleri ile 48. haftadaki değerler karşılaştırıldığında önemli ölçüde iyileşmeye yol açtığı bulunmuş ve 24 haftalık süre içerisinde önemli ölçüde daha düşük depresyon nüksü riski ile ilişkilendirilmiştir.16

 

Sempozyuma yönelik mali eğitim desteği, aynı zamanda duygusal körelme ve çocukluk çağı travması ile ilişkili depresyon hastalarında gerçekleştirilen çalışmaları da finanse eden H. Lundbeck A/S tarafından sağlanmıştır.

KAYNAKLAR

1. Franken IHA et al. J Affect Disord 2007;99:83-9;

2. Goodwin GM et al. J Affect Disord 2017;221:31-5

3. Read J et al. Psychiatry Res 2014;216:67-73

4. Sirey JA et al. JAMA Psychiatry 2017;74:1129-35

6. Sansone RA, Sansone LA. Psychiatry (Edgmont) 2010;7:14-83

7. Sanchez C et al. Pharmacol Ther 2015;145:43-57;

8. Areberg J et al. Basic Clin Pharmacol Toxicol 2012;110:401-4

9. Fagiolini A et al. J Affect Disord 2021;283:472-9

10. Hovens J. Emotional Scars. Impact of Childhood Trauma on Depressive and Anxiety Disorders 2015; Ch 7: pp115-36

11. Williams LM et al. Transl Psychiatry 2016;6:e799

12.  Guilloux JP et al. Neuropharmacology 2013;73:147-59

13. Pehrson AL et al. Eur Neuropsychopharmacol 2013;23:133-45

14. Mørk A et al. Pharmacol Biochem Behav 2013;105:41-50

15. Pehrson AL, Sanchez C. CNS Spectr 2014;19:121-33

16. Cronquist Christensen M et al. J Affect Disord 2020;263:258-66