Depresyon ve tedavi direncine ilişkin nörobiyolojik görüşler

İtalya’daki Roma La Sapienza Üniversitesinden Sn. Maurizio Pompili 2021 Sanal CINP (Uluslararası Nöropsikofarmakoloji Koleji) Sempozyumunda verdiği demeçte, nöroplastisite, sinaptik disfonksiyon ve HPA (hipotalamus- ön ve arka hipofiz bezleri ve adrenal korteks) ekseninin aktivasyonu, majör depresif bozukluğun altında yatan patofizyolojiyinin ve majör depresif bozukluk hastalarının potansiyel tedavi dirençliliklerinin anlaşılmasına yönelik aktif araştırma alanları arasında yer almaktadır.

İspanya’daki Alava Üniversite Hastanesinden Sn. Ana González-Pinto sempozyumun açılışında, majör depresif bozukluk (MDB) hastalarının tedavi dirençliliklerinin altında yatan faktörler hakkında öğrenecek çok şeyimiz olmasına rağmen, MDB hastalarının klinik ihtiyaçların karşılanması gerekliliğinin işe şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte olduğunu söylemiştir.

MDB'li kişilerin %30 ila %40'ı birinci veya ikinci basamak antidepresan tedavilere direnç göstermekte ve yalnızca %17'si üçüncü basamak tedavilere yanıt vermektedir.1,2

Erken tedavinin optimizasyonu, tam semptomatik ve fonksiyonel iyileşme sağlanabilmesi bakımından kritik öneme sahiptir

Başarısızlıkla sonuçlanan her tedavi, hastalığın düzelme şansını azaltır ve nüksetme riskini arttırır.2,3 Tedaviye yanıt alınan MDB ile karşılaştırıldığında, tedaviye dirençli depresyon, depresif atak sayısında artışla, daha uzun süreli depresif ataklarla ve hastaneye yatma ve intihar davranışı gösterme riskinin artması ile ilişkilidir.5-10

Bu nedenle, erken tedavinin optimizasyonunun tam semptomatik ve fonksiyonel iyileşmenin sağlanabilmesi bakımından çok önemli olduğu genel kabul gören bir düşüncedir.4

 

Değiştirilmiş plastisite ve hipokampal hacim ile ilgili olarak elde edilen bilgiler

Hipotalamus-hipofiz-adrenal korteks (HPA) ekseninin aktivitesindeki artışın depresyon üzerindeki etkisi büyüktür ve bu artmış aktivite hastalık türüne göre değişen oranlarda olmakla birlikte psikiyatrik hastalıklar ile diyabet ve koroner kalp hastalığı gibi eşlik eden fiziksel hastalıklar arasında önemli bir bağlantı olabilir.11

Sn. Maurizio Pompili 2021 Sanal CINP (Uluslararası Nöropsikofarmakoloji Koleji) Sempozyumunda verdiği demeçte, depresyonun ek olarak nöral atrofi ve sinaptik yoğunluğun azalmasına yol açan sinaptik bağlantının azalmasıyla da ilişkili olduğunu söylemiştir.12

Beynin morfolojik ve işlevsel açıdan strese adapte olma sürecinin bir parçası olduğu düşünülen nöroplastisitedeki azalma da yine depresyonla ve sonucuyla bağlantılı bir durumdur.13

Gerçekten de, birkaç depresyon atağı geçirmiş hastalarda gözlemlenen hipokampal hacimdeki azalma, hastaları tedaviye karşı zayıf yanıt vermeye yatkın hale getirebilir.14 Prof. Dr. Pompili, glutamatın plastisiteyi düzenleyen ana nörotransmiter olduğunu söylemiştir.

Tedaviye dirençli depresyonu tedaviye yanıt veren MDB’den farklı kılan patofizyolojiyi anlamaya çalışıyoruz

Tedaviye dirençli depresyonun tedaviye yanıt veren MDB’den farkı, belki de tedaviye dirençli depresyonun altında yatan patofizyolojiyi tam olarak anlamamamızı sağlayacak yapbozun eksik parçasıdır. Stresin kemirgen hipokampusunda neogenezi azalttığı bulgusu söz konusu farkın açıklanmasında yardımcı olabilir.15

 

NMDA (N-metil-D-aspartat) reseptörü ve glutamat

Subkallozal singulat korteksin dinlenme durumundaki fonksiyonel bağlantısının, MDB'si gerileyen hastalarda tedaviye dirençli hastalardan farklı olduğuna dair bazı kanıtlar mevcuttur.16 İlginç bir şekilde, fonksiyonel bağlantının bahsi geçen yönü kullanılarak tanımlanan depresyon alt tiplerinde birinci basamak Bilişsel-Davranışçı Terapi veya antidepresan tedavilerin uygulanması sonucunda düzelme görülmesi ihtimali depresyon tipine göre değişiklik gösteriyor gibi görünmektedir.

PProf. Dr. Pompili ayrıca N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptörünün ve glutamat sisteminin rolü hakkındaki bilgilerde yaşanan artışa da dikkat çekmiştir. Prof. Dr. Pompili, otopsi sırasında NMDA reseptörünün alt birimlerinin MDB'si olan kişilerde farklı olduğunun anlaşıldığını ve depresyonun subkortikal bölgelerde NMDA reseptör hiperfonksiyonu ve kortikal alanlarda ise NMDA reseptör hipofonksiyonu ile ilişkili olabileceğini söylemiştir17

 

Bu uydu sempozyumu, Johnson & Johnson'ın EMEA (Avrupa, Orta Doğu, Afrika) bölgesindeki Janssen İlaç Şirketleri iştirakinin katkılarıyla gerçekleştirilmiştir.

KAYNAKLAR

1. Al Harbi KS et al. Patient Pref Adherence 2012;6:369-88 

2. Rush AJ et al. Am J Psychiatry 2006;163:1905-17

3. Ghio L et al. J Affect Dis 2014;152:45-51

4. Oluboka AJ et al. Int J Neuropsychopharmacol 2018;21:128-44

5. Bergfeld IO et al. J Affect Disord 2018;235:362-7

6.  Reutfors J et al. J Affect Disord 2018;238:674-79

7.  Crown WH et al. J Clin Psychiatry 2002;63:963-71 

8. Souery D et al. J Clin Psychiatry 2007;68:1062-70 

9. Kubitz N et al. PloS One 2013;8 e76882  

10. Moylan S et al. Mol Psychiatry 2013;18:595-606

11. Stetler C, Miller GE. Psychosom Med 2011;73:114-26

12. Duman RS et al Nature Med2016;22:238-49

13. Frodl D et al. J Psychiatry Neurosci 2008;33:423-30

14. MacQueen GM et al. Proc Natl Acad Sci USA 2003;100:1387-92

15. Schoenfedt TJ et al. Bio Psychiatry 2017;82:914-23

16. Dunlop BW et al.  Am J Psychiatry 2017;174:533-45

17. Hillhouse TM,  Porter JH. Exp Clin Psychopharmacol 2015;23:1-21