Depresyon Kavramının Tarihsel Gelişimi - 2

Prof. Dr. Cengiz Akkaya

Ortaçağ Dönemi

Ortaçağ Avrupası, Batı Roma İmparatorluğunun yıkılması ile her anlamda bir gerileme yaşayarak batıl düşüncenin karanlığına gömülürken, tıbbi anlayış ve uygulamalar anlamında da antik yunan ve roma kültürünün kazanımlarının öncesine gerilemiştir. Bu dönem Avrupası, dini dogmalara dayanan katı inanışların bilimsel gelişmelere engel olduğu, akılcı ve bilimsel düşüncenin en şiddetli şekilde cezalandırıldığı bir yer haline gelmiştir. Psikiyatrik hastalıklar stigmatize edilmiş, tıbbi kökenleri ret edilerek hastaların şeytan tarafından ele geçirildikleri inancıyla, hastalara ruhlarının arındırılabilmesi için insanlık dışı işkenceler uygulanmıştır

Bu dönemde bilimin itici gücü, yükselen İslam kültürü ve aydınlanmasının etkisi ile Batı’dan Doğu’ya geçmiştir. Bu dönemde antik çağ Batı kültürünün birçok yapıtı Arapça ‘ya çevrilmiştir. Böylelikle insanlığın bilimde yakaladığı ilerlemenin korunması ve gelişmesi sağlanabilmiştir. Genel olarak sıvı kuramı, bu dönemde de psikiyatrik hastalıkları açıklamak için kullanılmaya devam edilmiştir.

            Bu dönemin en parlak hekimi olarak öne çıkan İbn-i Sina (980-1037) Buhara da dünyaya geldi. İbn-i Sina, ölümünden sonra 17. yüzyıla dek tüm ortaçağ boyunca temel tıp kaynak kitabı olarak kabul edilen “Tıbbın kanunu” kitabını yazmış ve çağının tıp dehası olarak kabul edilmiştir. İbn-i Sina sıvı kuramını geliştirerek daha ileri bir noktaya taşımıştır. Antik yunan ve Roma tıbbından farklı olarak mani ve melankoli kavramını birbirinden ayırmıştır. İbn-i Sina sarı safranın tek başına ya da kara safra ile etkileşime girerek mani tablosunu oluşturduğunu ve kliniğe kahkaha, hareketlilik, sinirlilik ve saldırganlık belirtilerinin hakim olduğunu, yalnızca tek başına kara safranın baskın etki gösterdiği durumların ise melankoli olarak adlandırılmasının doğru olacağını ifade etmiştir. İbn-i Sina, melankoliyi içinde duygu durum dalgalanmaları olan fakat aynı ve tek bir hastalık olarak tanımlayan antik yunan tıbbından farklı olarak, depresyon ve mani arasındaki ilişkiyi ve geçirgenliği tanımlayarak zamanının ötesinde bir hekim olduğunu kanıtlamıştır.  İbn-i Sina ayrıca depresyonun biyolojik ve kalıtsallık gösteren bir rahatsızlık olduğunun altını çizmiştir. Bu dönemin bir diğer ünlü Arap hekimi olan İshak İbn-i İmran, Melankoli üzerine çalışmalar yapmış ve bu konuda bir kitap yazmıştır. Ancak İmran’ın bu kitabını bizler, 11. yüzyılda Constantinus Africanus tarafından “De Melancolia” adı ile Latinceye yapılan çevirisinden bilebilmekteyiz. İmran melankoliyi genel yavaşlama, hareketsizlik, mutizm, uyku sorunları, iştahsızlık, ajitasyon, suskunluk, moral bozukluğu, endişe, anksiyete, keder ve öz kıyım riski ile tanımlamaktadır. Görüldüğü üzere İmran, Antik Yunan ve Roma hekimliğinden farklı olarak, melankoli terimini bugün olduğu gibi ağır şiddette depresyonu tanımlamak için kullanmaktadır. İmran aynı zamanda İbn-i Sina’nın melankolinin genetik olarak geçiş gösterebilen bir hastalık olduğu ile ilgili görüşlerine benzer şekilde düşünmüştür. Ortaçağ Avrupa’sında psikiyatri hastalarına her türlü eziyetin yapıldığı dönemde, İslam dünyasında Antik Yunan tıbbının o zamanın şartlarında bilimsel olarak kabul gören insani tedavi yöntemleri uygulanmaktaydı.

Prof. Dr. Cengiz Akkaya

KAYNAKLAR

Angst, J. (1992). Epidemiology of depression. Psychopharmacology (Berl), 106, 71-74. 

Stone, M.H. (2007). Duygudurum Bozukluklarının Tarihsel yönleri. Stein, D.J., Kupfer, D.J., Schatzberg, A.F. (Der.), Duygudurum Bozuklukları Temel Kitabı içinde (ss. 3-17). Arlington, American Psychiatric Publishing, Inc.

Oral, T. Karasevda’dan Depresyon’a Hüznün Tarihi. http://www.timucinoral.com/PDF/Karasevdadan%20Depresyona.pdf

Akiskal, H.S. (2007).  Duygudurum Bozuklukları: Tarihsel gelişimi ve kavramının Tanıtımı. Sadock, B.J., Sadock, V.A. (Der.), Kaplan and Sadock’s Comprehensive textbook of Psychiatry Sekizinci baskı içinde (ss. 1559-1575). Ankara, Güneş Kitabevi Ltd. Şti.

WIKIPEDİA. Özgür Ansiklopedi. https://www.wikipedia.org